Ege Üniversitesi Hastanesi Acil Servisi Tecrübelerim

Merhabalar. Bir Ege personeli olarak ilk kez Ege Üniversitesi’nin Acil Servis’ine gittim. Daha önce çok negatif şeyler duymuştum Ege Acil hakkında ama bizzat tecrübe etmemiştim. Artık o da oldu. İşte tecrübelerim:

Üşenmedim telefonuma saatiyle not ettim her şeyi:

Cuma 23:00

Mide bulantısı ve kusma şikayetiyle Ege Üniversitesi Acil Servis’ine girdim. Oradaki görevli genç doktor sıra var en az 2-3 saat beklersiniz dedi. Olsun başka çarem yok deyip beklemeye başladım. Malum eğer sizden daha acil birisi gelirse önünüze geçiyor ve sizin sıranız ilerlememiş oluyor. Bu normal bir uygulama bence. Bu arada uygulama şöyle. Gelen hastalar ilk etapta aciliyet sırasına konuyor ve acil tedavi görecekleri Bakı Birimine alınıyor. Beklemenin sebebi ise Bakı Birimindeki yatakların sürekli dolu olması. Ne zaman Bakı biriminden bir yatak boşalıyor, o zaman Acil’de bekleyen bir hasta alınıyor tedaviye.

Ege Acil Servis Bakı Birimi

Cumartesi 00:30

Adım okundu ve bir tekerlekli sandalye ile içeri alındım. 1 buçuk saatte içeri alınınca sevinmedim değil. İlk geldiğimde 2-3 saat demişlerdi. Neyse hemen bir sedye yatağa yatırdılar beni. 15dk kadar sonra genç bir doktor geldi ve sorguladı. Kan ve idrar tahlili istedi. Saat 1’de kan ve idrar verdim ve tekrar yatağıma geçtim. Her halde diyorum sonuçlar çıkınca bana haber verirler. Ya da ben mi sormalıyım acaba diyorum. Ama burası Acil ya getirirler herhalde derken bir serum verdiler. Ben de biraz uzanıp 1 saati geçirdim.

Cumartesi 01:30

Baktım gelen giden yok kendimi toparlayıp bi kuvvet gidip sordum beni sorgulayan doktora: Ben kan ve idrar verdim ya, biz mi gelip burdan arada sorgulamamız lazım, yoksa siz mi çıkınca bize haber ediyorsunuz sonuçları? Biz haber veriyoruz deyip gönderdi beni yatağa. Ben de biraz daha uyudum.

Cumartesi 04:00

Ee artık dedim bu kadar da sürmez! Çünkü arada bir başıma gelen doktor kağıtlarıma bakıyor, idrar ve kan sonuçları çıkmadığı için geri gidiyor. Kalktım gittim bilgisayar başındaki başka bir hemşireye sordum: Ben saat 1’de verdim kan ve idrarı! Hala çıkmadı mı!? Bu kadar uzun mu sürüyor? Eve biraz sinirlendim açıkçası. Hemen baktı bilgisayardan tamam siz yerinize geçin bakıyorum dedi. Ben anladım zaten çıkmış meğer sonuçlar ama umursayan yok! Yataktan izliyorum. Benim sonuçların çıktısını aldı hemen doktorla bişeler konuştu beni göstererek. Bakmıyormuş gibi yaptım ama sinirlendim! Orda Acil’desiniz ve kıvranıyorsunuz. Sizin sonuçları takip eden yok! Sabaha kadar sormasam acaba ne yapacaklardı! Neyse sonuçlar geldi. Doktor baktı sonuçlara bişey demeden gitti. Bi bilgi ver be adam! De ki şu şu olmuş! Biraz daha kalacaksınız de! İnsan var karşında!

Cumartesi 08:00

Sedyemi biri hareket ettiriyor ve uyanıyorum. Tomografi çektirmeye gittik bir hasta bakıcıyla. Sonra serum verdiler. Serum bitti, ben lavaboya gideceğim ama serumu çıkarcak bir doktor arıyorum. Yakınımdan geçen 1-2 doktora pardon diye sesleniyorum ama duyan yok. Yani sen doktorsun ben de hastayım. Bi etrafına bak ya! Neyse en sonunda genç bir hemşireye sesimi duyuruyorum tam geçerken. Pardon bakar mısınız diye. Hiç durmadan yürüyerek cevap veriyor: “Ben burada değilim!” diye. Hadi yaa, nerdesin uzayda mısın? diyesim geliyor ama hemşire kayboldu bile. Ama kulağını çok çınlattım. Orada bölümde görevli bir hemşire olmayabilirsin ama orda Acilde yatan bir hasta var ve senden yardım istiyor. Belki ölüyor adam! Belki çok önemli bişey var. Belki yere bir şeyi düştü onu isteyecek. Ama yok! Dinlemeye bile tenezzül etmiyor seni hanfendi! Bi dinle! Eğer yapamayacağı ya da sorumluluğun dışında bir şeyse yine de ki ben bakmıyorum buraya ama doktor beye ileteyim de. Ya da vazgeçtim ya en azından bi dinle! Orası hastane ve sen de hemşiresin; NOKTA! Bi de köle değiliz yazmışlar! Tamam, çalışma şartların çok kötü olabilir. Sonuna kadar arkanda olurum ama bunun acısını ne diye benden çıkarırsın ya!

Cumartesi 09:00

Tekrar kan ve idrar alınması gerekiyormuş benden. İdrarı verdim. Kan için ise hemşire hemen oturun bu sandalyeye de alayım kanınızı deyip görevli doktorun sandalyesine oturttu beni. 10 metre ötedeki sedyeye yürümeye üşendi sanırım. O sırada doktor geldi bana bakarak o sandalyeyi kullanmam lazım dedi. Kan alan hemşireyi gösterdim ben ne yapabilirim o oturttu buraya dercesine. Neyse.

Cumartesi 09:30

Yan sedyede 70 yaşında bir amca yatıyor. Yanında da eşi var. Eşi bir yastık istiyor ama hemşireler burası acil böyle şeyler bulunmaz diyor. Teyze biraz yaşının da verdiği cesaretle ama olmaz ki. Hastayız biz. Hastane sağlasın bunu bize çok mu zor diyor. O sırada üzerinde “Köle değil hemşireyiz” yazan hemşire bana sinirli sinirli bir tavırla “Bana söyleme teyzeciğim diyor. Git başhekime söyle. Git hastane yönetimine yaz. Hatta git Sağlık Bakanlığına yaz. Nereye canın istiyosa oraya yaz. Maliye Bakanlığına mı yazmak istiyor? Git oraya yaz.” Ben zor tutuyorum kendimi bu sözlerden sonra. Adeta dalga geçer gibi sinir bir tonla bunları söyleyen hemşireye yine de bir şey demiyorum.

Cumartesi 11:00

Artık tecrübeli olduğum için gidip arada bir soruyorum sonuçlar çıktı mı diye. En sonunda onlar da çıktı da rahatladım. Aldım sonuçları koydum başucuma doktor bekliyorum gelsin baksın diye.

Cumartesi 11:15

Doktoru elimde sonuçlarla yakalayıp bakın çıktı dedim sonuçlar bakabilir misiniz? Hemen geliyorum siz yatın yatağınıza dedi. Yattım.

Cumartesi 11:45

Sonunda göz tacizlerime dayanamayan doktor geldi baktı sonuçlara. Sizi bir de dahiliye görmeli dedi. Tamam deyip beklemeye başladım.

Cumartesi 13:00

Genç bir dahiliye doktoru inceledi ve sizde bişey yok deyip yazdı raporunu.

Cumartesi 15:00

Bir kez daha kan verdim. Bu arada en son sabah 8’de serum yediğim için acıkıyorum ve başım ağrımaya başlıyor. Ama doktor bulup bunu izah etmek daha güç olduğundan vazgeçiyorum.

Cumartesi 17:00

Son sonuçları da tabiki gide gele, sora sora alıyorum çıktıktan sonra beklemeden. Yine bizzat doktoru bulup hatırlatıyorum bak sonuçlar çıktı diye. Tamam bakacağım deyip gönderiyor beni yine yatağıma.

Cumartesi 17:45

Doktor gelip sonuçları inceliyor ve karın ağrınız var mı diye soruyor. Hayır deyince nihayet taburcu ediyor beni. Bu arada dün akşamdan beri “Karnınızın ağrısı geçti mi?” sorusunu tam 5 kez duydum. Çünkü her değişen vardiyada ya da doktorda herşeyi ve tüm şikayetlerimi baştan bir daha anlatıyorum. En sonunda artık birine: “Benim karnım falan ağrımıyor ki geçsin” diye çıkıştım. Bilin bakalım taburcu olurken reçeteme hangi tek ilacı yazdılar: Karın ağrısı hapıymış : Buscopan.

Neyse diyorum kurtuldum bu işkenceden. Acilden kazandığım iki şey oldu: Sedyede yatmaktan sonraki 4 gün çektiğim boyun ağrısı tcrübesi ve buraya yazacak kadar yaşanmışlıklar. Beynim ve duygularım diyor ki: Bir daha Ege Acil’e gitme! Şimdi her önünden geçtiğimde diyorum, bir daha gelmek zorunda kalmam inşallah sana!

Keşke dedim sonra içimden Ege Acil Servis’e gitmeden önce internetten biraz detaylı okusaymışım başka tecrübeleri diye.

Bakınız: Ekşisözlük Ege Acil yorumları: https://eksisozluk.com/ege-universitesi-tip-fakultesi-acil-servisi--2852343

Bakınız Foursquare yorumları: https://tr.foursquare.com/v/ege-%C3%BCniversitesi-acil-servis/4dc2f48efa76d685cda1d491

1 yorum

  1. Yazınızı sonuna kadar okudum ve kendimi sizin yerinizde hissederek neredeyse sinir krizi geçirdim bilgisayarımın karşısında. Bu devirde Ege üniversitesi gibi bir üniversitenin Tıp fakültesi hastanesinde böyle bir hizmet ile karşılaşmak gerçekten üzücü. Evka 3 tarafında oturduğum için genellikle hastane ihtiyacımı karşılamak için Ege üniversitesini tercih ederdim. ama yazınızdan sonra Trafik hastanesine veya özel hastaneleri tercih etmem gerektiğini anladım. Geçmiş olsun dileklerimle…

Bir yanıt bırakın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak.


*